Hayâ, Edep ve Ahlaka Dair

Çağımızın belki de en büyük problemlerinden biri hayânın -yani utanma duygusunun- edebin ve ahlakın olmaması problemidir. Çünkü kıyamet gününde müminlerin terazisinde en ağır gelecek şey bunlardır. Rasulullah  bir hadisinde şöyle söylüyor: “Kıyâmet gününde mü’min kulun terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” #1

Hayâ insanları kötülüklerden, günahlardan koruyan yegane araçlardan biridir. Onu bir kaleyi korumak için yapılmış surlara benzetebiliriz. Eğer surlar zayıflarsa - ya da tamamen yıkılırsa - düşmanların kaleye girmesi kolaylaşır. İnsanlardaki hayâ duygusu da zayıflayınca insanların kalelerine - yani kalplerine - düşmanların girmesi kolaylaşmış olur. En büyük düşmanımız olan şeytana karşı tamamen savunmasız kalırız. Bunun sonucunda da yapılan kötülüklerin sayısı artar, işlenen günahların sayısı artar, haramlara bulaşmanın miktarı artar, Allah'ın ﷻ bize yapılmasını emrettiği şeylerin yapılma oranı azalır ve nihayetinde -Allah ﷻ korusun- hüsrana uğrayanlardan oluruz. Peygamber ﷺ'den nakledilmiş bir hadiste haya hakkında şöyle söylenmiştir: "Önceki peygamberlerden insanlara ulaşan sözlerden birisi de şudur: Hayân yoksa git dilediğini yap." #2

Tabi hayâ, edep ve ahlak konularını sadece helal-haram, farz-yasak ilişkisine bağlamamak gerek. Çünkü bunların eksikliği sadece müslüman toplumları değil diğer tüm toplumları da etkilemektedir. Bunu şuradan anlayabilirsiniz: Eskiden insanlar müslüman olmasalar dahi insanlardan utandıkları için Ramazan ayında dışarıda, herkesin içinde birşeyler yiyip içmezlerdi. Günümüz toplumunda ise insanlarda hayânın azalmasından dolayı insanlar -bırakın yemek satan yerleri- sokakta bile yemek yer oldular. Örnekte de göreceğimiz gibi eskiden insanlar iman etmeseler dahi en azından utanırdı. Allah’tan  utanmasalar bile kendilerinden, çevrelerinden utanırlardı. Fakat günümüz toplumunda o da kalmadı. Özgürlük adı altında herşeyin yapılabileceği, utanmaya gerek olmadığı düşüncesine kapıldı insanlar. Çıplaklığın, şehvetin, ahlaksızlıkların, edepsizliklerin ve kötülüklerin bu kadar yaygınlaşması ve daha kötüsü normalleşmesinin sebebi de bu: Hayâ duygusunun kaybolması. Fakat insanlar hayâ ve edebin olmamasının tehlikesini anlamıyorlar. Hayâ ve edebin olmamasının toplumlar için ne kadar tehlikeli olduğunu bir hoca şu sözüyle çok güzel anlatıyor: “Edebini kaybeden bir ümmet, yok ümmettir. #3 

Peki toplumumuz nasıl bu hale geldi? Nasıl bu kadar edep ve hayâdan yoksun ahlaksız bir toplum olduk? Bunun cevabı basit: Eğitim. Çocuklar düzgün eğitilmediği için bu hale geldi bu toplum. Eğer çocuklara düzgün bir eğitim verilseydi, neyin doğru neyin yanlış olduğu doğru bir şekilde anlatılsaydı toplum bu hale gelmezdi. İslam düşmanları bizim edebimizi ve hayamızı yok etmeye çalışırken yeterli mücadeleyi verseydik, çocuklarımızı doğru bir şekilde eğitseydik toplum bu kadar kötü bir hale gelmezdi. Çocuklarımızın güzel bir geleceği olsun, onlara rahat yaşayacakları bir gelecek bırakalım demeden önce Rasulullah ﷺ‘ın şu hadisini hatırlamamız gerekiyordu:  “Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha iyi bir hediye (miras) veremez.#4”. Ama biz çocuklarımız başarılı bir doktor, mühendis, avukat, memur olsun diye uğraşırken, İslam düşmanlarının çocukları ve toplumu zehirlediğini görmezden gelmeseydik bu hale düşmezdik. Şairin de dediği gibi, çocuklarımıza matematikten, fizikten, geometriden, coğrafyadan önce edep ve hayâ öğretilmesi gerekiyor: 

Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.
Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin! 
Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren? 
Bırak tahsili, evladım, sen ilkin bir hayâ öğren! #5

Biz müslümanların aslında böyle bir problemi olmaması gerekiyor. Çünkü sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyuruyor: "Hayâ imandandır. #6" Böyle söyleyen bir peygamberin ümmeti olarak bizim şahsiyetimizin en büyük özelliği hayâ olmalı. Eğer böyle değilse, eğer biz hayâya bu kadar kıymet vermiyorsak imanımızı gözden geçirmemiz gerekebilir. Biz surları olmayan, savunmasız bir kalede -ki böyle kaleler ele geçirilmeye mahkumdur- yaşıyoruz demektir.

Gelin şimdi, Ahlaklı, edepli ve hayâ ile yaşayacağımıza ve böyle nesiller yetiştireceğimize söz verelim.

Allah ﷻ sözümüzü tutmayı nasip etsin. Bizleri muvaffak etsin. Amin.

[7 Aralık 2022, Adana]

|Kaynaklar ve Alıntılar:
#1 Tirmizî, Birr, 62/2002
#2 Buhârî
#3 Nureddin Yıldız, Söz: Edebini kaybeden bir ümmet, yok ümmettir.: https://youtube.com/clip/UgkxfDyTIchar4GhPopqTs1RSriGxXcy8h9V
#4 Tirmizî, Birr, 33
#5 Mehmet Akif Ersoy, Hayâ Öğren:
 https://www.antoloji.com/haya-ogren-siiri/
#6 Buhârî, “Îmân”, 16; “Edeb”, 77; Müslim, “Îmân”, 57-59

Yorumlar

Popüler Yayınlar